25 Kasım 2011 Cuma

KANATLARINIZMI VAR? BİLMEM:(

Kanatlarınız var mı?
“Çocukların köklerine ve uçmak için kanatlara ihtiyacı vardır” demiş Goethe. Gerçekten de doğru.
  Sevgili anneler Can alıcı bir soru sorsam sizlere: Acaba cocuklarımızın kanatlara kavuşma-larını ne kadar yürekten diliyoruz? Babalar adına konuşmayım, bu işi onların sözcülerine bırakmalı. Ama anneler olarak sanki hepimizin içinde bir ses dürüstçe “bilmem ki, evet ama…” demiyor mu? Annelik başlı başına bir tutma hali. Tıpkı kökler gibi. Doğası gereği öyle. En başından organik bir bağla bağlanmıyor muyuz çocuklarımıza? Göbek bağı başka nedir ki?  Onu, yaşam halkalarının kurulduğu ilk andan itibaren tutmaya, taşımaya, büyütmeye yönelik işliyor bedenimiz, hormonlarımız. Gerçek bir koruyucu.
Büyüyorlar, parmaklarından tutuyoruz; yürümeyi öğrenirken zarar gelmesin diye. Hep arkalarında duruyoruz; koşarken kötü düşmesinler diye. Biraz zaman geçiyor, birlikte dolaşmaya çıkıyoruz, bir elimiz hep ellerinde. Bir yandan da eğitmeye çalışıyoruz şu hormonları: Hep tutma, bırak yürüsün, bırak koşsun, bırak düşsün hatta! Ama o gözümüz hiç uzaklaşmıyor üstlerinden. Yuvaya, okula başladıklarında biz bırakmayı öğreniyoruz biraz biraz, onlar bırakılmayı. Ama çocuklarımız el sallayıp da içeri girene dek, hangimizin gözü başka bir tarafa kayıyor? 
       Nereden nereye geldim… Pekala, diyelim eğittik kendimizi. Diyelim anneliğin sırf tutmaktan ibaret olmadığını; el vermenin, onu kendi başına güçlü kılmanın kıymetini keşfettik. Kanat takabilmelerini nasıl öğreteceğiz? Biz kanatlanmamışsak eğer bunca yıl, bir uzun yaşam, onlara nasıl yardım edeceğiz? Ya… Yine oklar bize döndü değil mi? Hayat böyle işte. Kendimize bakmadan bir başkasına katkı koymak neredeyse imkansız.
O nedenle sevgili anneler: Biliyorum çok zor, biliyorum zamansızız, biliyorum yorgunuz, koşturup duruyoruz. Ama çocuklarımızın önünü açacaksak eğer, eğer onlara kanatlanmayı öğreteceksek bir gün, kendimizi unutmayalım. Bizi mutlu edecek, özgürleştirecek uğraşları sorgulayalım. Çocuklarımız hayatı keşfetmeyi öncelikle bize bakarak öğreniyorlar. Cesaretlerinin de, korkularının da kaynağı bizleriz. Kanadı kırık bir annenin yavrusu uçabilir mi, ne dersiniz?

13 Kasım 2011 Pazar

GÜZEL KIZIM 3 YAŞINDA

GÜZEL GÖZLÜ MELEĞİM...

Her gün şükürdeyim Yaradan’a, 
Seni bana hediye ettiği için, 
Varmı böyle güzel bir duygu dünyada, 
Büyür sevgisi yürekte çiçek gibi... 

Gözlerim nurlanır yüzüne baktığımda, 
Yüreğim darlanır gül yüzün kalırsa uzağımda, 
Yuvam şenlenir bülbül sesini duyduğumda, 
Güzel gözlü meleğim iyiki doğdun... 

Hayatıma anlam getiren sensin, 
Bu canıma can katan sensin, 
Başımı dik tutan onurumsun, 
İnan yavrum tek mutluluğumsun... 

Her gün şükürdeyim Yaradan’a, 
Dillerim niyazda, hergün duada, 
Bütün mutlulukları sana gönderiyorum, 
Güzel gözlü meleğim seni çok seviyorum... 

Her zaman yüreğimde sevgin olacak, 
Annelik duygusunu seninde yüreğin tadacak, 
Rabbim sana da senin gibi bir melek versin, 
Rabbim ömrüne ömür eklesin, 
Güzel gözlü meleğim doğum günün kutlu olsun...



iyiki doğdun kuzucum




3 yıl önce  sen daha doğmamıştın bebeğim,karnımdaki kıpırtıların ,içimde atan yüreğin bizi birbirimize bağlayan bağ öylesine kuvvetliydiki sürekli elim karnımdaydı ve sen  24 saat hareket ediyordun,hiç durmadan bana varlığını haber veriyordun . ...
İlaç kokan hastanelerin,bütün tedavilerin,onca uğraşların ,çekilen tüm acıların mükafatıydın sen bana...
     Aslında herşey babanı sevmemle başladı...ben babana aşık oldum oda bana.....ve yıllarca içimde büyüttüm seni,sevgini besledim yüreğimde,umutsuzluğa düştüğümde sana olan hasretim sevgim ,babana olan aşkım inancım ,umudum oldu..
     7 yıl hergün senin hasretinle yaşadım.şimdi kollarımda,yüreğimde,canımda ve koynumdasın....
     KIZIM,yürek sızım annen seni çok seviyor...iyiki doğdun bebeğim...